Zamanı planlamak

Günümüz  insanının  şikayetlerinin başında zaman yetersizliği gelir. Zamanımızı bir türlü ayarlayamayız. Pek çok önemli işimiz zaman yetersizliğinden dolayı yarım kalır yada hiç işe yaramaz hale gelir.

Zaman, öneminden dolayı, hem dünyevi hem de uhrevi işlerde en değerli meta ve en değerli kaynak haline gelmiştir. Değerli, yetersiz ve kıt kaynaklar iyi bir tasarrufa ve iyi bir planlamaya ihtiyaç duyarlar.


Geçen asırda, Einstein zamanın izafi bir kavram olduğunu ortaya koyduğunda, fiziki bir açıklama yapıyordu. Zamanın her yerde ve her ortamda aynı olmadığını izah ediyordu. Değişik şartlarda  farklı akış hızlarına sahip olduğunu ifade ediyordu. Onun  açıklamasından binlerce yıldır zamanın izafiyeti ile ilgili  bilinen başka bir özelliği daha vardı. O da  zamanın manevi boyutundaki izafiyet idi.  Bu  boyuttaki akış hızında da farklılıklar vardı.

Zamanın, bu boyutu, farklı şartlara bağlı. Kişinin yaşına, eğitimine, önceliklerine, ideallerine, azim ve  gayretine  ve planlamasına göre hız kesiyor yada hızlanıyor.

Gerçekte dakikalar, saatler ve günler hızla geçer gider. Bir sel gibi ne varsa önüne katar götürür. Acıları, ümitleri, idealleri, sevilenleri ve ömür sermayesini silip süpürür. Sel tersine akmaz ama kimisi seli yönlendirir, kimisi de hızını yavaşlatır. Kimisi  enerjisinden faydalanır. Kimisi de hayat tarlasındaki mahsülünde kullanır.

İşsiz insanlar için dakikalar ve saatler çok uzundur. Dakikalar ve saatler yavaş yavaş geçerken yılların hızla akıp gittiği fark edilmez.

Çocukluk ve gençlik dönemleri hız bakımından yokuş  yukarı çıkmak gibidir. Zaman yavaş yavaş tırmanır zirveye.  Yapacak işlerimizin önemini kavrayamadığımızdan olsa gerek zaman neredeyse geçmek bilmez. Zaman öldürecek meşgaleler rağbettedir. Zirveye vardıktan sonra hayat bir miktar düz yolda gider gibi hızlanır. Yaş kemale erdikten sonra, yol birden yokuş aşağı meyil almaya başlar. Daha sonra artık baş döndürücü  bir sel halini alır.


Yapacak bir şeyi olmayanlar, pasif durumda olanlar, yada çaresiz olanlar için, saatler geçmek bilmez. Hastalar, gamlı ve kederli insanlar için söylenen  “Ehl-i gama sor geceler kaç saattir” sözü izafiyet için güzel bir tabirdir.

Yapacak bir şeyiniz yoksa, hep başkalarına bağımlı iseniz, yada kendinizi bu dünyada önemsiz biri kabul ediyorsanız, zamanınız çoktur.  Planlamaya da gerek yoktur.


Zaman kaynağını iyi kullanabilmek için planlamadaki unsurları iyi bilmek ve yerli yerine tesbit etmek gerekiyor. Önceliklerin belirlenmesi ilk yapacağımız tesbitlerden.

Şark geleneği  plansızlık programsızlık olarak algılanır.  Halbuki, İslam demek, neredeyse plan demek, program demek, nizam ve intizam demektir.

İslam, bir hayat nizamı olarak öncelikleri  insan fıtratına göre tesbit etmiş ve referans noktaları olarak belirlemiştir. Zamanla ilgili öncelikleri bir  binanın direkleri veya sütunları gibi, diğer unsurları taşıyacak şekilde en önemli noktalara vaz etmiştir.

Mesela ibadeti insanın yaratılış gayesi olarak vaz ettiği için, yirmi dört saatimizin referans noktalarını namaz vakitleri olarak tesbit etmiştir. Ayet “namaz dinin direğidir” der.  Namaz  aynı zamanda bir mümin için  yirmi dört saatlik bir günlük ömrün de  direğidir. Gününü düzenleyemeyen ömrünü de düzenleyemez.

Cenab-ı Hak, gün binasını beş önemli safhaya ayırıp, namazı da beş vakit şeklinde  emrederek, mü'minin gününü ve dinini beş adet  sütun ile muhafaza etmiştir.

Dokuzuncu sözde anlatıldığı gibi, gün, sene, insan ömrü ve dünyanın ömrü de birbirine benzer şekilde beş önemli safhaya ayrılmıştır.

Bu safhalar aynı tarzda değerlendirilerek, dünyevi ve uhrevi işlerimizde, günlük aylık, yıllık ve bir ömürlük planların yapılmasında ve uygulamasında iyi bir model olabilir.

Her işin başlangıcı sabah namazında olduğu gibi, fedakarlık, ciddiyet, azim ve geç kalmamayı gerektirir. Öğle vakti planladığımız işlerin kemal noktası gibidir. Bir şeyler ortaya çıkmaya başlar. Uygulamanın  yoğunlukta olduğu bir zaman dilimidir. Gençlik gibidir. Daha henüz her şey yerli yerine oturmamıştır. Bu dönemde, diğer safhaya mümkün olduğu kadar az iş bırakmak gerekir.

İkindi vakti, sonuçların alınmaya başlandığı ve değerlendirmelerin yapıldığı kontrol safhasıdır. İşlerin ve dünyevi hayatın dağdağasından başımızı bir nebze kaldırıp etrafımıza bakma zamanıdır. Bu safhada, geldiğimiz konumu tesbit edip,  birinci ve ikinci safhada yaptığımız planlar ve ideallerimizle bir mukayese yaparız. Günümüzü, senemizi ve ömrümüzü ideal olarak kabul ettiklerimizle ve çevremizle tartarız.

Bundan sonraki safha bu değerlendirmelerimiz ışığında, hatalarımızı düzeltme, tedbir alma ve yaptıklarımızın meyvelerini toplama şeklinde geçer yada geçmeli. Bu safha aslında kritik bir safhadır. Bazıları  günlerin kısalmaya başladığı mevsimlerde ikindi vaktini kaçırdığı gibi, muhasebe, kontrol ve düzeltme faaliyetlerine başlayamadan havanın ve havasının kararıverdiğini görür. Kimisi meyveleri toplarken o sonbaharda, hazan mevsiminde, hazan yaprakları toplar.

Son safha artık, akşam ve yatsı vakti gibi, işleri bitirip ikinci periyoda, yani ikinci faaliyete, ikinci güne, ikinci yıla ve ikinci ömre hazırlık devresidir.

Zamanın izafiyetini ve akış hızındaki farklılığı tam müşahede edemesek de, meyvelerinin izafiyeti herkesin görebileceği kadar kesindir. İyi bir planlama, iyi bir uygulama ve  iyi bir muhasebe dünya tarlasından daha çok meyve ve daha kaliteli ürün  demektir.



Önceki Sayfa
http://mercek.tripod.com