Komplocular açığa çıkarılsın


GÜLAY GÖKTÜRK

 

Cengiz Çandar haklı.
Şemdin Sakık olayı bir Dreyfus olayıydı. Ama Türkiye'nin bir Emile Zola'sı yoktu.

Hepimiz herşeyi biliyor, görüyor ama bağıramıyorduk. İftiracıların dikte ettikleri manşetin yayınlandığı gün yapabildiğim tek şey izne ayrılmak oldu. Eğer otuz yıllık arkadaşıma iftira atıldığı gün, ben o konuyu yazamayacaksam, başka şey de yazamazdım..

O gün istifa etmedimse, bunun en önemli sebeplerinden biri, bu istifaya en çok bu komployu düzenleyenlerin sevineceğini bilmemdi.

***

O karanlık günlerin üstünden üç yıla yakın bir zaman geçti.

Hava ağardıkça 28 Şubat rejiminin içinde yuvalanmış küçük bir grubun karanlık faaliyetleri yavaş yavaş aydınlanıyor.

O günlerde, Cengiz Çandar Mehmet Ali Birand ve Akın Birdal'a yönelik düzmece ifadelerin, Şemdin Sakık'tan zorla ya da bir pazarlık sonucu alındığını sanıyorduk. Gazeteci arkadaşlarımızı suçlayan satırların Sakık'ın ifadesinde hiç geçmediğini, tamamen başka bir el tarafından ifadeye sonradan monte edildiğini daha sonra öğrendik.

Aradan 2,5 yıl geçtikten sonra bugün o komploya temel teşkil eden bir belgeyle karşılaşıyoruz:

Yeni Şafak Gazetesi, on gün önce 1998 Nisan'ında Genelkurmay Başkanlığı İstihbarat Dairesi'nin bazı işadamlarına, politikacılara, İnsan Hakları Derneği yöneticilerine ve köşe yazarlarına PKK yanlısı diye iftira atılmasını öneren bir eylem planı hazırladığına, Çevik Bir'in de bu öneriyi onayladığına dair bir belge yayınlıyor.

McCarth dönemi Amerikası'nı, Stalin dönemi yargılanmalarını aratmayacak korkunç bir belge. Devlet içinde yuvalanmış bir grup adam oturup planladıkları "psikolojik savaş"ın kurbanı olacak isimleri alt alta yazıyor, bununla da yetinmeyip planın her bir aşamasını hayata geçirmek için belli köşe yazarlarını ve yayın organlarını seçip kullanma kararı alıyor.

Ve en önemlisi, bu belge Genelkurmay tarafından yalanlanmıyor. Bu tip yayınlar konusunda son derece hassas olan Genelkurmay'dan bu kez hiç ses çıkmıyor. Normal olarak siyasetin göbeğine bomba gibi düşmesi beklenen bu belge, ne siyasi partilerde ciddi bir hareket yaratıyor, ne de basında..

Sessizlik günlerce sürüyor.

Nihayet dün Fazilet Parti Milletvekili Nazlı Ilıcak bir basın toplantısı yaparak söz konusu eylem planı ile ilgili olarak Başbakan Bülent Ecevit'e çeşitli sorular yöneltiyor:

Ilıcak, Başbakan Ecevit'ten;

Böyle bir andıç'ın mevcut olup olmadığını...

Mevcutsa yasalara uygun olup olmadığını...

Yasalara uygun değilse, hazırlayanlar hakkında ne gibi işlem düşündüklerini...

Bu konuda dönemin Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı'nın talimatı olup olmadığını...

Olaydan başbakanlığın bilgisinin olup olmadığını soruyor.

Ama basın toplantısının haberi Kanal 7 ve STV dışında hiçbir TV kanalında yayınlanmıyor.

***

Şimdi hepimiz Bülent Ecevit'in söyleyeceklerini bekliyoruz.

Başbakan'dan, Yeni Şafak'ın yayınladığı belgenin gerçek olup olmadığını bir an önce açıklamasını, eğer gerçekse komplocuların derhal açığa çıkarılarak yargılanmalarını istiyoruz.

Bu komplo susarak geçiştirilemez.

Eğer Ecevit, her zaman olduğu gibi bir kez daha "geçmişe sünger çekme" eğilimi gösterirse, Meclis'in harekete geçmesini bekliyoruz.

Çünkü bu komplo, sadece Cengiz'e, Ahmet'e Mehmet'e değil, doğrudan doğruya demokrasiye ve hukuk devletine karşı yapılmış bir komplodur. Belge doğruysa, bu komployu tezgahlayanlar açığa çıkarılmadıkça, yarın başka cuntalar başka listelerle başka masum insanların hayatını karartacaktır.

Ve hiç belli olmaz; belki de gelecek sefere sadece kurbanların adını değil, komplosunda kullanacağı politikacıların, köşe yazarlarının adlarını da bir liste halinde plana ekleyecektir.

Son dakika: Yazıyı dizgiye verdikten sonra, Genelkurmay bir açıklama yaparak andıçın varlığını doğruladı. Bu noktada artık söylenecek fazla bir söz yok. Hep birlikte gereğinin yapılmasını bekleyeceğiz. Ve, Türkiye'de hukuk mu üstün yoksa emekli orgeneraller mi üstün, göreceğiz.


Önceki Sayfa

http://mercek.tripod.com