Hürriyet'in askerle oyunu 
Ahmet TAŞGETİREN

Hürriyet gazetesinin "adı açıklanmayan jandarma komutanı"nı kışkırtıcı biçimde neden manşet yaptığı üzerinde fazla durulmadı. "Kışkırtıcı biçimde"ydi çünkü, olay, bir jandarma operasyonunu aşıyor, asker-siyaset ilişkisini kaşıyan bir niteliğe bürünüyordu. Nitekim Başbakan Ecevit ve Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz'ın tepkileri ve Genelkurmay'ın bu tepkilere verdiği cevapla iş, gazetenin kışkırtması istikametinde gelişti.

Şu anda gelinen noktada, belki söz konusu "meçhul kişi"nin adının açıklanması ve hakkında gerekli işlemin yapılması ile iş sulhla sonuçlanacak. Çünkü gerek Genelkurmay gerekse hükümetin çizgisi, meçhul kişinin bulunup işleme konu olmasında buluşuyor.

Ancak meçhul kişi sadece gazetenin bilgisi dahilinde. Gerçekten var olup olmadığı da sadece gazetenin kefaletine bağlı. "Ya yoksa" sorusunun getireceği sonuçlar da önemli olduğu için herkesin bu "kuşku"yu saklı tutmasını yadırgamamak lazım.

Hürriyet haklı olarak haber kaynağını açıklamıyor ama, üstelik bunu bir "etik kahramanlığı" üslubunda sunuyor, ama bunun da kendisini riskli konuma sürüklediği açık.

Riskli çünkü, Hürriyet'in şu andaki görünüşü, kendisini "askerle oynayan bir medya kurumu" statüsüne itiyor.

Hele dün, şaşırtıcı biçimde, aynı grubun diğer yayın organı olan Milliyet'te yer alan bir demeç, Hürriyet'in, onun genel yayın yönetmeni Ertuğrul Özkök'ün ve Ankara Temsilcisi Sedat Ergin'in "etik kahramanlığı" iddialarını, adeta çuvaldız batırarak deliyor ve onları çok zor durumda bırakıyor.

28 Şubat sürecinin Genelkurmay Genel Sekreteri olarak medya ile etkin ilişkileri sebebiyle ün yapan emekli Tümgeneral Erol Özkasnak, önce, Hürriyet'in malum haberini değerlendiriyor. Özkasnak "Hükümetin, Avrupa Birliği'ne girme çabalarını yoğunlaştırdığı bir dönemde ülkeyi kaotik bir havaya sürükleyen bu haber" şeklinde belirliyor haberin stratejik boyutunu... Bu not önemli.

. Özkasnak sonra, "Erkaya'nın ruhunun istismar edilmesini kabullenemediğini" belirtiyor ve "Bazı basın organları, artık 28 Şubat'ı ve rahmetli Oramiral Erkaya'nın ruhunu rahat bırakmalıdırlar. Koşullar değişti diye istismara cür'et etmemelidirler" diyerek Hürriyet'i, "koşulların değişmesiyle istismara yönelen bir çizgi" içine girmekle suçluyor.

Özkasnak sonra Özkök'ün "haber kaynağını açıklamama" noktasındaki meydan okumasını da çarpıcı biçimde cevaplıyor.

Önce bu cevaptan bazı alıntılar yapalım:

"Silahsız kuvvetler" kavramı benim Oramiral Erkaya ile her sohbette kullandığımız bir kavramdı. Oramiral Erkaya'nın böyle bir demeç vereceği, verdiği dönemin Genelkurmay Başkanı ve karargahının bilgisi dahilindeydi. Bu nedenle benim Sedat Ergin'i arayıp kaynak soruşturması yapmam söz konusu değildir. Durum böyle olduğu halde Erkaya'nın rahmetli olmasından ve koşulların değişmesinden yararlanarak bu tür haber yazmaya yönelenlerin, kendilerini 'kahraman ve etik sorumlusu' gibi yansıtmaları yadırgatıcıdır."

Özkasnak devam ediyor: "O dönemde Genelkurmay karargahıyla çalışabilmek için askeri kaynaklı haber kırıntılarını bile manşet yaparak komutanlara yaranmaya çalışan, karargah bir şey söylemeden haber kaynaklarını ihbar eden kalemler, bugün benim kaynak soruşturması yaptığımı iddia eden kalemlerdir."

Ve birkaç alıntı daha:

"Bugün bana dönük olarak ortaya konulan 'Haberin kaynağını sordu, ama söylemedim' ifadeleriyle böbürlenerek sunulan masa başında oluşturulmuş haber, bana kundakçıların yangını çıkardıktan sonra karşısına geçip keyifle seyretmelerini anımsattı. Belki, bu görüşlerim yayınlandıktan sonra da laf cambazlarının saldırıları ile karşı karşıya kalacağım. Ancak, aile ve meslek terbiyem ve TSK ocağında aldığım görev anlayışım, bu açıklamayı yapmamın temel nedenidir."

Özkasnak'ın sözlerinde gerçekten Hürriyet'in 28 Şubat sürecindeki çizgisine ilişkin çok çarpıcı iddialar var. "O dönemde Genelkurmay karargahıyla çalışabilmek için askeri kaynaklı haber kırıntılarını bile manşet yaparak komutanlara yaranmaya çalışan, karargah bir şey söylemeden haber kaynaklarını ihbar eden kalemler, bugün benim kaynak soruşturması yaptığımı iddia eden kalemlerdir." ifadesi, bu dönemin bir kısım medyasının ahlak çizgisini teşhir ediyor.

Şu anda Hürriyet, Mesut Yılmaz'ın geçmişini sorgulayarak işin içinden çıkma kolaylığından çok öte bir açmaz içindedir.

Hürriyet için iki kritik durum söz konusudur:

1. Aynı medya grubu içinden gelen bir yumruk.

2. 28 Şubat'ta eylem birliği yaptığı askeri kesimden yediği yumruk.

Hürriyet 28 Şubat sürecinde ilk andıçlanan gazete idi. O dönemde "askerle oynama"yı tercih etmişti. Bugün de askerle oynama girişiminde bulundu. Ancak çekirge üç defa sıçramakta zorlanıyor. İşte yakalandı. Şimdi kabul edilebilir bir savunma gerekli haysiyeti kurtarmak için... "28 Şubat'ta ben zaten asker gibi düşünüyordum" demek herhalde burada yeterli olmayacak. Çünkü 28 Şubat'ın askerleri bile farklı düşünüyor. Siyasetçi istifa eder, görevden alınır, yargılanır, yani bir bedel öder hata yaptığında... Ya gazeteci ne yapar "komutanlara yaranmak için" kaç takla attığı, "karargah bir şey söylemeden haber kaynaklarını açıkladığı", "Genelkurmay kaynaklı haber kırıntılarını manşet yaptığı" açıklandığında... Ertuğrul Özkök ve Sedat Ergin ne yaparlar?

Önceki Sayfa

Ana sayfaya dön